Tangonun Türkiyedeki Tarihi

Tango Türkiye’ye 78 devirli taş pilaklar ile girdi. O dönemlerde İstanbul’da taşpilak ve gramofon pazarı oldukça bilinir ve hareketli idi. Bu pazarlarda tango müziklerinin bulunurluğu kısıtlı idi. Ancak, Avrupa’dan ithalatların artması ile Tango müziği ve pilakları da ithal edilir oldu ve pazarlarda yerini aldı. Türk toplumunun başlangıçta Avrupa Tangosunu bilmesi, ve bunu benimsemesinin en önemli sebeplerinden biri işte bu ithalatlardır.

Tangonun Türkiyedeki Tarihi için gerilere gitmek gerekir. O dönemler Cumhuriyet’in ilk yılları idi. Toplum ve Cumhuriyet henüz çok gençti, ve cemiyet hayatı dışarıdan gelen yeniliklere son derece açık idi. Avrupa’dan gelen tarzlar etkin olmaya başlamış ve toplum hayatında kendini göstermişti. Bu, aynı zamanda kadın – erkek ayırımının kalkmaya yüz tuttuğu dönemlere denk gelir. Kadın ve erkeğin birlikteliğini isteyen tango ve dans ise bu dönemin adeta sembolu olmuştu.

Yenilikçi besteciler Cumhuriyet’in başında toplumun değişim sürecinde çok etkin olmuşlardı. Bu besteciler çok sesli müzik üretmeye başladılar. Aralarında, operalare ve düetlere rastlamak son derece olağan idi. İlk Türk Tangosu olan Mazi bu dönemlerde bestelendi. Bestecisi Necip Celal Antel idi. Bestelenmesi 1928 senesindedir. Ancak, kayıda alınması için aradan dört yıl geçmesi beklenecektir. Nihayet 1932 senesinde kayıt edilmiştir. Şarkıyı Seyyan Hanım (Oskay) plağa okumuştur. Bu, günümüzde dahi çok beğenilen bir tango olarak yerini korumuş bir tangodur.

Mazi, ilk Türk Tangosu olarak yerini almıştır. Tangonun Türkiyedeki Tarihi açısından büyük öneme sahiptir. Burada küçük bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekir; “Tango Türk” isminde bir eser o dönemlerde Mazi’den daha önce kataloglarda gözükmektedir. Bu eser, Muhlis Sabahattin Bey tarafından bestelenmiştir. Sözsüz bir çalışmadır. 1928 senesinde Sahibinin Sesi kataloğunda, AX 467 kodu ile kayıtlıdır. Eserin adında Tango geçmesine rağmen, yapı olarak otoriteler tarafından Tango olarak değerlendirilmediği olmuştur. Öte yandan bazı kaynaklar, Tango Türk isimli bu eserin ilk tango olduğunu iddia etmektedirler.

İlk tangolara baktığımızda gözümüze dönemin en önemli müzik etkenlerinden birisi olan Süreyya Opereti çarpar. Tangonun Türkiyedeki Tarihi bu operet sayesinde müthiş bir şarkıcı kazanacaktır. Sureyya Opereti’nin en önemli solistlerinden birisi de son derece güzel sesli olan Afife Hanım’dır. Afife Hanım, Gül Tango, Şivekar, ve Sevda isimli tangoları okumuş ve plağa kaydetmiştir. Sene 1930 olarak tarihe geçer. Bu 3 tangonun önemli ve ortak özelliği Avrupa’lı müzisyenlerce bestelenmesi ve besteye Türkçe sözler yazılmasıdır.

Tüm bunların ışığında taş pilakların da şahitliğini alarak şunu söyleyebiliriz; Tango alanında kayıt altına alınan Tango Türk ilk sözsüz eserdir, ancak Mazi yapısı ile ilk Türk Tangosudur. Tangonun Türkiyedeki Tarihi açısından bu iki Tango arasında bir ‘ilk’ olma yarışı olsa da, Tango Formunu Mazi taşır.

Necip Celal’den sonra son derece kaliteli çalışmalar üreten besteci ve müzisyenlerimiz oldu. Bu isimler arasında, Fehmi Ege, Necdet Koyutürk, Mustafa Şükrü, Kadri Cerrahoğlu gibi önemli ustaları sayabiliriz. Eserlerde işlenen temalar arasında aşk, tutku, hayalkırıklığı, nostalji, ayrılık ve benzeri duygular sıklıkla idi. Tangonun Türkiyedeki Tarihi, var olan müzik formlarından yararlanarak çok güzel bir başlangıç yapmıştır. O zamana kadar Türk toplumunun geçmişinde çok önemli yer tutan geleneksel müzik, yenilikçi eserlerde de kendini göstermişti. Müzik yakından incelendiğinde sanatçıların geleneksel müzikten de etkilendikleri görülebilmektedir.

Tangonun Türkiyedeki Tarihi araştırılıdğında şarkıcılar arasında Cumhuriyetin ilk yıllarında itibaren başarı çizgisi yüksek icraatlara rastlıyoruz; Celal İnce, Secaattin Tanyerli, İbrahim Özgür, Bisen Alsan, Mefharet Atalay, Birsen Hanım, Afife Hanım, Saime Şengül, Nezahat Onaner, ve Zehra Eren tango şarkıcılarımızdan bazıları idi. Dikkatimizi bayan şarkıcıların baskınlığı hemen çekiyor.

Türkiye’nin ilk ve en önemli bandoneon müzisyeni Orhan Avşar’dır. Orhan Avşar’ın Tangonun Türkiyedeki Tarihi içinde apayrı bir yeri vardır. Senelerce bıkmadan usanmadan Bandoneonu ile tangoya hizmet etmeye çalışmıştır. Arjantin Tangosunun Türkiye’deki en kayda değer isimlerindendir. Hayatı boyunca yokluklarla mücadele etmiş, ancak Tangodan vazgeçmemiştir.