Cabeceo ve Mirada Kabusu

Ön bilgi vereyim, Türkiye’de Tango öğrenmenin en büyük avantajı başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde Tangonun çok popüler olması. Her yaştan on binlerce kişi Tango dansını icra ediyor ve bu kadar yüksek sayıda popülasyona eğitim veren Türkiye’de yüzlerce okul var. Yetmiyormuş gibi neredeyse her okulun düzenli olarak yaptığı Milongalar var. Milonga dediğimiz Tango gecesi. İnsanların güzel tango elbiseleri ve ayakkabıları giydiği, raconun olduğu geceler. Mesela İstanbul’da her gece hem Avrupa hem Anadolu yakasında birden fazla Milonga düzenleniyor. Başka danslarda olduğu gibi “okuldan eve, evden okula” bir aktivite değil. Sosyalleşmek, yeni insanlarla tanışmak, dansınızı geliştirmek için Milongalar kaçırılmaması gereken aktiviteler. Tabii bu gecelerde uyulması gereken kurallar var. Belki de en önemlisi Cabaceo – Mirada ikilisi. Tango gecelerinde, pistin etrafındaki sandalyelerde oturan dansçıların yanına gidip neşeli ve muzip bir yüz ifadesiyle “Dans edelim miiiiii?” demek racona ters. Onun yerine önce Mirada yapıyoruz. Türkçesi “Bakışmak”. Cortina dediğimiz dörtlü Tango ya da üçlü Vals & Milonga şarkı gruplarının sonunda “ara vermek” amaçlı çalınan Tango türünde olmayan 30-40 saniyelik ara şarkı çalarken, önceki Tanda’da (dörtlü ya da üçlü şarkı grubu) dans eden çiftler ayrılıp erkek tarafından kadın yerine kadar götürülüp teşekkür edildikten sonra “Mirada” olayı vuku buluyor. Mirada aslında “dans etmek için partner arama seremonisi”. Erkek dans etmek istediği kadına bakmaya başlıyor ama bakma mesafesi en az 3-4 metre. Dibine gidip sanki miyopmuş gibi yüzüne 10 santimetre kalana kadar yanaşmıyoruz. Uzaktan, onu rahatsız etmeyecek uzaklıktan bakarak (gözleri kırpmadan bakmak etkili bir yöntem, sizin isteğinizin çok yoğun olduğunu ifade eder, lezzetlidir) ondan karşılık bekliyoruz. Kadın ise, eğer dans etmek istiyorsa etrafında ona bakan erkekleri deniz feneri taktiğiyle salonda bakışlarını dolaştırarak istediği erkeğin bu bakışına karşılık veriyor. Karşılık verme olayı biraz hızlı olmanız gereken nokta. Size gelen bakışa karşılık siz de 2-3 saniye ona bakıyorsanız: geçmiş olsun. Onu seçtiniz  Eğer istemediğiniz bir erkekle dans etmek istemiyorsanız bakışı fark ettiğinizde hemen bir sonraki erkeğe geçiniz. Mesela bazen insanın gözü dalar. Gözünüz dalıyorsa lütfen gözünüz boşlukta dalsın, bir erkeğe bakarak gözünüz dalarsa: geçmiş olsun  Tabii tam bu noktada, gözü dalan, ya da gözünü ona bakan erkekten hızlıca uzaklaştıramayan kadınlarımızı da Tango çaresiz bırakmıyor. Cabaceo devreye giriyor. Cabaceo, Mirada dediğimiz karşılıklı bakışmanın onay evresi. Eğer karşılıklı başlar biraz öne eğilip kadın-erkek karşılıklı “teklifinizi kabul ediyorum” cümlesini başıyla karşı tarafa iletiyorsa: İşlem tamam. Erkek pistin ortasını yara yara gitmeden pist çemberin dışından yürüyerek kadının olduğu yere gider ve önce erkek pistteki dansçılardan başıyla izin isteyerek onay almasının ardından partnerini alarak dansa başlar.

Ön bilgi kısmı sindirildiyse şimdi benim bu kategoride yaşadıklarıma gelelim. Sene kaç bilmiyorum, Köy enstitülerinin Ameriga zoruyla kapatıldığı yıllar olabilir. Tango öğreniyorum, tabii daha çok derslere ve pratiklere gidiyorum. Oralarda da “kız n’abersin bakalım, dans etmek ister misin çiki çiki?” diye tanıdığım sınıf arkadaşlarıma ya da okul arkadaşlarıma gidip baby talk ses tonumla sanki gazoz içmeye ikna edermiş sempatiklikte onu dansa davet ediyordum. Ve her seferinde çalışıyordu. Bazı derslerde Cabaceo Mirada’dan bahsedilmişti gerçi ama gerek duymuyordum. Nasılsa bu çalışıyordu. Milonga olarak kendi okulumun Milongalarını tercih ettiğim için de oralarda da pek bir sıkıntı yaşamıyordum zira tanıdığım kadınlara teklif ediyordum gene aynı tatlılıkta. Sıkıntı başka Milongalara gitmeye başlayınca başladı. İlk yaşadığım sıkıntı daha Cortina gelmesini beklemeden Tandanın tam ortasında 2. şarkı bitince pistin kenarında oturan bir kadının yanına “arkasından yaklaşıp” bir nevi “ce-e” gibi bir fırlamayla önünde bir anda belirdiğimde kadının kalp krizine yakın bir şaşkınlık yaşayıp daha baş parmağıyla ön dişlerini ittirmeye bile fırsat bulamadan “dans etmek ister misiniz?” dememle kadının büyük bir olgunluk gösterip “teşekkür ederim, sağ olun” diyerek kibarca reddetmesiyle ilk reddimi aldım. Tabii nasıl moralim bozuldu hemen o kadını kara listeye aldım. Bir dahaki sefere yalvaracak dans edelim diye ama ben etmeyeceğim “teşekkür ederim, sağ olun” diyeceğim diye Nokia 6600’ın notepad’ine notumu aldım  İstisnai bir durum diye düşünerek bir sonraki hedefime yöneldim. O geceyi tanıdıklarla bir şekilde atlatarak hayatıma devam ettim. Ama yaşadıklarım bu geceyle sınırlı kalmadı. Bir gece gittiğimde bu sefer tam da Cortina zamanında masada oturan dört kadının yanına gidip en soldan başlayarak ret aldıkça sağdakine geçe geçe dans teklif ettim. Gene kadınlar sağ olsunlar çok kibarca ret ettiler. O zamanlar eğer bir masada bir kadın reddediyorsa o Cortina boyunca aynı masadaki diğer kadınlara teklif etmenin büyük ayıp olduğunu bilmiyordum. Sonradan öğrendim. Tabii dört kadını da kara deftere not ettim. Liste kabarmaya başlamıştı. Ama hala beni doğru yola çekecek bir tecrübe yaşamamıştım. Saf çocuklar gibi “istisnai durumlar bunlar” diyerek bildiğimi okumaya devam ediyordum. O ana kadar.

İstanbul’da çok güzel bir otelin teras katındaki Milongaya gitmiştim. Hala her Tandada bir kadınla dans etmem gerektiğiyle ilgili akıl almaz mani dönemlerimi yaşıyorum. Dinlenmek yok. Sürekli tişört gömlek değiştiriyorum terden sırılsıklam oluyorum. Dans ederken kadın memnun olmaz sıkılır diye bildiğim her figürü peşi sıra yapıp partnerimi perişan ettiğim günler. Bir seferinde bir kadın “dansınız bubi tuzaklarıyla dolu” demişti. Çok bilindik bir figürü çok yavaş ve müzikle icra ederken bir anda “hop” ani bir Boleo verdiğim ya da “hop” devasa adımlarla Cross’a aldığım danslarımın olduğu zamanlar. Neyse konudan sapmayayım. Harika bir gece. Ambiyans enfes. Herkes şıkır şıkır, erkeklerde yelekler on numara, kadınlar sanki Cumhuriyet balosuna gelmiş gibi zarafet içinde yüzüyor. Ben de kenarda sık ve kesik kesik nefes alıp verip “kiminle dans etsem, kiminle dans etsem” diye kıvranıyorum. Misafirliğe götürüldüğüm evin saf çocuğunu alet edip sürekli yaramazlık peşinde koşan haşarı çocuk gibiyim. Karşı masada kadını gördüm. Tamam dedim budur! Gene bayıldığım taktikle arkadan sinsi sinsi sokuldum ve bir anda önünde belirdim. O sırada kadın şarabını almış keyifle içiyor. Ben gene 186 cm 100 kiloluk cüssemle siyahlar içinde önünde belirince Azrail canımı almaya mı geldi diye korkarak can havliyle hamle yapınca masadaki kadehi devrildi ve şarap yere döküldü. Şansa, şarap kadının elbisesine gelmedi. Bu noktada ne yapılır? Çok özür dilerim deyip koşarak kağıt peçete kapılır ya da işletmeye haber verilip hızlıca temizlenmesi için gerekli iletişim yapılır değil mi? Yok arkadaş, öyle saplantılı bir şekilde dans etmek istiyorum ki, yol açtığım berbat duruma bakmadan bir de üstüne “karşı konulamaz” baby talk kelimelerimle “dans eder misiniz ehehehe?” dedim. Kadın yüzüme bakıp “Görmüyor musun şarabım döküldü senin yüzünden, seninle değil şimdi bir ömür dans etmek istemiyorum” dedi. Tabii orijinal cümleyi söylemiyorum yazının yayınlanmama riskini önlemek adına. Tabii sonrasında kâğıt peçete, temizlenmesi için gerekli aksiyonların alınmasına giriştim ama gece hem benim için hem onun için berbat olmuştu.

 

Son şarap damlası olarak bu olay Cabaceo – Mirada’nın ne kadar önemli bir gereklilik olduğunu anlamamı sağlamıştı ve Tango Racon’unun tüm kurallarına uymam için elimden geleni yapmaya başlamamın miladı olmuştu.

 

Ve en önemlisi baby talk tonunda konuşmayı bıraktım. Bu hem Tango’da hem özel hayatımda çok işime yaradı. Sempatik ve tatlı bir şey değilmiş meğerse J