Çuha Çiçeğinin Düşünceleri

İstanbul’un gök kubbesi altında alelade bir gezginle karşılaşmak hiç de sıradan bir mevzu olmadığı gibi, kadim olanların nazarında son derece mühimdir.

İstanbul’un gezginleri alelade olamaz; kelebeği etkileyenler onlardır. Kaynağı bilinmez bir örümcek ağı birdenbire dolanırsa suretine, ruhuna ya da bileğine, bir gezgin raylara çoktan müdahale etmiş, makası değiştirmiştir.

“Yürürken onlara çarpmamaya dikkat et, kibar ama kararlı ol. Bırak, su, yolunu bulsun.”

Bu mistik gök kubbenin altında, akşam vakitlerinde pek çoğunuzun haberdar olmadığı, yaşanmakta olan ikinci bir dünyadan, bir cemiyetten bahsedeceğim size: Aşağı yukarı her gün, şehrin özenle seçilmiş başka bir noktasında bir araya gelmek üzere sözleşirler bu cemiyetin üyeleri. Mekanın yarattığı aidiyet hissi, konfor, yerle temasın her zaman kuvvetli olması ve herkesin, mümkün olduğunca her an birbirini görebiliyor olması önemlidir.

Görülmek yeterlidir çoğu zaman. Görülmek göze övgüdür hem.

Katılımcılar, tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra bir dairenin etrafında toplanarak, enerjiyle oynamaya başlar, onu yönlendirmeye, iki kişinin arasındaki bir lisana, sözcüksüz bir anlaşmaya çeviren, zamanı kıran bir ritüele katılırlar. Katılımcılar kadar bu ritüelin akışını yöneten üstat da önemli olup, bu kişinin mutlaka derin bilgi sahibi olması gerekmektedir. Nabız, onun elinde atar.

Tango Kursu

Ritüel boyunca saygılı ve kurallara uygun hareket edilmeli, edepli olunmalıdır. Bağımsız hareketler ve aşırılıklar, bir olma aşkı adına ortaya konan bu seremoninin doğası gereği hoş karşılanmaz. Bu topluluk “birlik”te hareket etmelidir.

Tüyler, mesela, bu atmosferi pek güzel tasvir ederler… Özellikle beyaz, küçük ve dipleri hafif hafif dağılmaya başlamış olanlar. Düştükleri yerden sonra kendi varlığını gerçekleştirene dek erir, dağılır ve bu alemin bin parçasından biri olurlar.

Alemin bin sırrının her biri İstanbul’da mevcuttur. Evliyalar, gezginler, tüyler, kelebekler ve unutmayalım, martılar, kediler ve tırtıllar her yöne büyüyen koca bir aynaya kurulu bir keşif planında yol gösterirler.

 

Bu ritüelde her tür insan bir araya gelebilir; herkes önemlidir. Düşüncede ve lisanda uç bucak olmadığı gibi kişiliklerin ve renklerin de burada sınırı yoktur.

Ritüel sonrasında katılanların yanlarında evlerine taşıdıkları tek şey, yaşanan deneyimin hazzı ve bir sonrakinin şimdiden başlayan heyecanıdır.

İstanbul’un tango cemiyeti yaşantısı en genel haliyle bu şekilde ilerler. Büyüsü, görenlerin gözündedir. Sunduğu deneyim, sadece yolda olmaya istekli olanların görebildiği güzelliktedir. Milongalar – yani insanların birbirleriyle dans ettikleri tango geceleri – deneyimli veya yeni yetme, gönlü buralarda gezinen herkesin emrine amadedir.

Kesin kanaatim o ki delilik, bunları görmeden gözlerini açık tutmak, israfın en haincesi ve buna içlenen çuha çiçeğinin düşünceleridir.